Selamlaşmak (Ojigi)
Japonlar arasında el sıkışarak selamlaşmak çok nadir görülür, fakat yabancılar için Japonların el sıkmaları (oldukça acemice olsa da) normal bir olaydır.

Japonlar genelde selamlaşmak için ojigi (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Ojigi dünyaca ünlü ve selam verirken, teşekkür ederken, ayrılırken veya özür dilerken kullanıldığından oldukça kullanışlıdır. "Günaydın" (Ohayou), "Merhaba" (Konnichiwa), "Teşekkür ederim" (Arigatou), "Allahaısmarladık-güle güle" (Sayonara) veya "Özür dilerim-Pardon" (Sumimasen) derken yapılır. Ojigi'de hafif bir baş eğmesinden, tüm vücudu 90 derece eğmeye varan değişik teknikler vardır. Eğer selamlaşma tatami üzerinde yapılıyorsa ojigi'den önce diz çömülür ve öyle yapılır.Esas olarak karşınızdaki sizden daha üst biri ise daha içten ve uzun yapılır. Buna rağmen, Japonlar yabancılardan uygun selam kuralları beklemediğinden dolayı hafif bir baş eğmek şeklinde selamlamanız yeterli olacaktır. Bu baş eğerek selamlama beceriksizce yapılan bir ojigi girişimi ile karşılaştırıldığında daha yerinde olur.
Japonlar arasında el sıkışarak selamlaşmak çok nadir görülür, fakat yabancılar için Japonların el sıkmaları (oldukça acemice olsa da) normal bir olaydır.
Japon Kıyafetleri
Kimono
Kimonoların birçok çeşidi bulunmaktadır, mevsimsel sezonluk kimonolar, bayanların törenlerde giydiği özel kimonolar, erkekler için dikilen kimonolar gibi.
Nara döneminde (710~94), kosode (küçük kol) olarak adlandırılan giysi, Kimono olan gerçek adını 18. yy'da almıştır. Halen kullanılan kimonolar, Japonya'yı ziyarete gelen turistlerin de ilgisini çekmekte ve kısa süreli de olsa ziyaretçiler Kimono gerçek anlamda giyme fırsatı bulmaktadırlar.
Kadınlar Kimonolarını özellikle geleneksel çay ve ikebana törenlerinde giyerler. Genç kızlar ise furisode olarak adlandırılan çok renkli kolları diğer kimonolara göre daha uzun, parlak Obi (kemer) i olan kimonoları giymektedir. Fabrikalarda üretilen ve basit geometrik şekillere sahip, günlük hayat içerisinde sık kullanılan kimonolara, Edo komon ismi verilmiştir. Düğün ve özel törenlerde ise, tam tersi özel olarak tasarlanan, müthiş görünüme sahip kimonolar tercih edilmektedir. Bunlardan biri de shiromuku'dur , çok kalın kumaşlı, özel işlemeleri bulunan, saç tokası mevcut, geline özel beyaz renktedir. Damat adayı ise üzerinde ailesine ait işareti bulunduran ve habutae ipeğinden özel üretilmiş kimonoyu taşımaktadır. Son zamanlarda düğünlerde damatların batı tarzında da giyindikleri görülmektedir. Ölüm törenlerinde hem erkekler hem bayanlar siyah kimono giyerler.
yuki - kolSözlük anlamı "Giysi" anlamına gelen Kimono Japonya'ya özgü en geleneksel öğelerden biridir. Batı'da tahta kalıplarla basılan Ukiyo-e resimlerinin popülerliği aynı zamanda kimonolara olan ilgiyi de hat safhaya ulaştırmıştır.
Kimonoların birçok çeşidi bulunmaktadır, mevsimsel sezonluk kimonolar, bayanların törenlerde giydiği özel kimonolar, erkekler için dikilen kimonolar gibi.
Nara döneminde (710~94), kosode (küçük kol) olarak adlandırılan giysi, Kimono olan gerçek adını 18. yy'da almıştır. Halen kullanılan kimonolar, Japonya'yı ziyarete gelen turistlerin de ilgisini çekmekte ve kısa süreli de olsa ziyaretçiler Kimono gerçek anlamda giyme fırsatı bulmaktadırlar.
Kadınlar Kimonolarını özellikle geleneksel çay ve ikebana törenlerinde giyerler. Genç kızlar ise furisode olarak adlandırılan çok renkli kolları diğer kimonolara göre daha uzun, parlak Obi (kemer) i olan kimonoları giymektedir. Fabrikalarda üretilen ve basit geometrik şekillere sahip, günlük hayat içerisinde sık kullanılan kimonolara, Edo komon ismi verilmiştir. Düğün ve özel törenlerde ise, tam tersi özel olarak tasarlanan, müthiş görünüme sahip kimonolar tercih edilmektedir. Bunlardan biri de shiromuku'dur , çok kalın kumaşlı, özel işlemeleri bulunan, saç tokası mevcut, geline özel beyaz renktedir. Damat adayı ise üzerinde ailesine ait işareti bulunduran ve habutae ipeğinden özel üretilmiş kimonoyu taşımaktadır. Son zamanlarda düğünlerde damatların batı tarzında da giyindikleri görülmektedir. Ölüm törenlerinde hem erkekler hem bayanlar siyah kimono giyerler.
ushiromigoro - Arka ana bölge
uraeri - iç yaka
doura - üst astar
sodetsuke - Omuz dikiş yeri
fuki - ön kıvırım
sode - kol bölgesi
okumi - yaka altı
miyatsukuchi - Kol altı açık bölge
sodeguchi - kol açıklığı
tamoto - kol cebi
maemigoro - ana ön bölüm
furi - Kol altı uzun parça
tomoeri - yaka
eri - yaka
susomawashi - alt astar
Geleneksel olarak kimono giyim teknikleri annelerden kızlarına aktarılır, fakat günümüzde bu teknikleri öğreten okullara rastlanmaktadır. Özel ipekten, yünden veya sentetikten üretilen kimonolar kış aylarında giyilmektedir.
İlk önce beyaz çoraplar olan tabi ler giyilir; daha sonra kimononun alt kısmını oluşturan yelek ve etek giyilir,daha sonra kimononun altındakileri tutmaya yarayan nagajuban (bir çeşit iğne) ve datemaki kemeri bağlanır; son olarak kimono giyimi yapılır ve Obi ile bağlanır. En son olarak iseZori'ler ayağa giyilir, böylece kimono giyimi bitirilmiş olur.
Yukata
İnce, pamuklu yukata ise hem erkekler hem de bayanlar tarafından yaz ayları boyunca giyilmektedir. (Diğer ülkelerde çoğunlukla Kimono adı altında satılan ürünler aslında Yukata'dır.)
Ayak GiyimiZouri ve Geta Japonya'da en sevilen geleneksel sandaletlerdir. Her ikisi de Y şeklinde bir bantla, ayak baş parmağı ve ikinci parmak sokularak giyilir.
Japonların geleneksel çorabıdır.Baş parmak ve dört parmak şeklinde ayağa giyilir. Japon sandaletleri ile giymek için tasarlanmıştır.Geta
Setta
Zouri
Pokkuri
Tabi
Normal ayakkabıların altına da giyilen (beş pramak) çorabı. Özellikle parmak araları temas etmediğinden ayak için oldukça sağlıklıdır.Gohonyubi
Geyşalık Mesleği:
Japonya eğlence dünyasında çalışan diğer kadınlardan farklı olarak, Geyşa'lar mesleklerini ömür boyu sürdürebilirler. İyi bir Geyşa olmak için güzellik ve gençlikten çok, güzel sanatlara ve müziğe olan yetenek, tatlıdillilik ve müşteriyi iyi ağırlama gibi özellikler önemlidir. Bu yüzden ileri yaşlarda da Geyşa'lığı sürdürmek mümkündür. Mesleği bırakan Geyşa'lar genelde, bar ya da restoran açmak gibi, eski işleriyle bağlantılı işler yaparlar. Müşterileriyle evlenip işi bırakan Geyşa'lara da rastlanır.
Geleneksel Geyşa'lık mesleğinde her Geyşa'nın duygusal, cinsel ve ekonomik olarak ilişkide olduğu bir ''danna'' sı yani koruyucusu vardır. Ancak günümüzde koruyucuya sahip olmak ya da olmamak Geyşa'nın kararına kalmıştır.
AiLE HAYATI
Japonya'da gunumuzdeki aile yasami dunyanin diger yorelerine gore cok cok farkli degil. Ancak ozellikle ikinci dunya savasindan sonra baslayan ve gectigimiz yillara kadar sikca gorulen ve iletisim noksanliginin oldukca buyuk oranda goruldugu bir aile modelinden soz etmek mumkun. Disariya en az yansiyan meselelerden biri olmasina karsin, Japonya'nin bugunku en onemli iki uc sorunundan birisi aile hayati.
Genellikle babanin ekonomik sorumlulugu disinda cok fazla sorumlulugu yok. Geleneksel Japon yasaminda (basta bana bu konuda yardimci olan arkadaslar olmak uzere hicbir Japonu rencide etmek istemedigim icin istisnalar oldugunu, bugun belirli bir oranda degisimin yasandigini ve bu soylenenlerin hepsinin 'geleneksel japon yasami' icin gecerli oldugunu tekrar tekrar belirtmek isterim) babanin tamamen soyutlanmis, kendine ait bir hayati var. Gun boyu cok kati bir disiplin altinda calismis babanin isten cikinca arkadaslariyla bizdeki tabirle "iki tek atmasi", karaoke bar eglenceleri, kollu makinalarla oynanan bir cesit kumar olan "pachinko" ve bowlingten olusmus bir eglence kulturu bu iletisimsizligin en onemli nedeni.
Zaten genel anlamda japonlar icki ictiklerinde cok neseli, sicak kanli iken normal zamanlarda oldukca agresif gozukuyorlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde eve gelen baba hickimseyle konusmadan yatacak oldugu zamana kadar oturur, acsa yemek yer, yatar, sabah kalkar ve isine gider... Babanin evde oldugu zaman icindeki sure de dahil olmak uzere evdeki herseyden anne sorumludur. Baba kazandigi paranin tamamini anneye verir ve annenin kendisi icin uygun gordugu harcligi aldiktan sonra bir dahaki aybasina kadar aileyle ilgili hicbir sey yapmaz. Ancak anne de cocuklarin okullari, alisveris de dahil olmak uzere butun diger yorucu islerle ilgilenmek zorunda oldugundan bu yuku kaldiramaz.
Bunun dogal sonucu olarakta eve gec gelen, bazen gelmeyen cocuklar ve bunlarin yasadigi mutsuz, iletisimden uzak bir hayat... Ben de bu satirlari okudugunda sasirdiginiza emin oldugum sizler gibi sasirdim ve ozellikle kiz cozuklarinin gecenin gec saatlerine kadar disarda olmalarini nasil acikladiklarini sordugumda aldigim cevap "bunun hesabini kimse sormuyor ki!" oldu. Sozu gecen iletisimsizlik boyle birsey yani.
Boyle bir ortamda artik aile hayatinin hicbir cazibesinin kalmadigini, hicbir gencin evlenmek istemedigini, yasi 40'in ustunde olan yuzbinlerce bekar isnanin oldugunu, inanilmaz bir hizla dunyanin en yasli toplumu olma yolunda ilerlendigini ve bunlarin da bir ulke icin cok ciddi sorunlar oldugunu anlayan Japon devletinin cok ciddi calismalariyla, radyo ve tv'lerde unlu sanatcilara acikca "dunyada en onemli sey ailedir,aile kurun" mesaji verdirerek bu isin promosyonunu yapmasiyla, sevgi temasi islenen dizilerin tvlerde gosterilmesiyle ciddi bir degisimin yasandigi da muhakkaktir.
Ancak hala aile kurmak istemeyen genclerin azimsanmayacak sayilarda olmasi da dikkatten kacirilmamalidir. 2025 yilinda 120 milyon nufuslu olmasi beklenen ulkede 41 milyon kisinin 60 yasinin ustunde olacagi tahmin edildiginde durumun ne kadar acil bir sorun oldugu acikca ortaya cikmaktadir. Bugun icin yuzde 6 olan evlilik oraninin artirilmasi mevcut sorunun cozumu icin mutlaka yapilmasi gereken birseydir.
Televizyonun insan hayatindaki yerini almasiyla Japonya'da insanlari bu zamana kadar rahatsiz etmeyen bu iletisimsiz (Ama asla sagliksiz dememek gerektigi kanisindayim. Cunku sonucta kendi dusunce sistemimize gore baskalarinin dusunce sistemini elestirmeye hakkimiz yok herseyden once...) aile hayatinin artik tartisilmaya baslanmis olmasi da isin baska bir boyutu.
Son derece monoton gecen yasamda arkadaslariyla eglenebilen erkege nazaran kadinin hayati cok daha bunaltici. Oysa televizyonda seyredilen dizilerde, sinamadaki filmlerde surekli kadin icin fedakarlik yapan erkek hikayelerinin olmasi, ask hikayelerinin anlatilmasi ozellikle Japon kadininin disardan gelenlere karsi hayranlikla karisik gosterdigi ilginin en onemli nedeni bu...
JAPONYA'DA YASAM KULTURU
Bir Japon'un sizi evine davet etmesi cok buyuk bir olaydir, genellikle bizdeki gibi misafircilik yoktur, gorusmek isteyen aileler disarida bir restoranda gorusur. Nadiren bir Japon'un evine davetedildiyseniz bu sizin icin buyuk bir onurdur, ama sakin ayakkabilarinizla iceri girmeye kalkmayin, bir cuval inciriberbat edersiniz.
Japonya'da eve kimse pabucla girmez, zaten kapidan girince onunuzde cin seddi gibi bir terlik ordusu ile karsilasirsiniz.
Ev sahibi size cay ikram ettiyse, bu artik gitme vaktinizingeldigini gosterir, cayi icip hemen kalkmaniz lazimdir.
Genellikle genc kizlar evlenir evlenmez isi birakir ve evininhanimi olur. Yanlizca evin erkeginin kazanci ailenin gecimi icin yeterlidir. Hanimlar, cocuklari ve ev isleri ile ilgilenir, ailenin butun parasi hanimdadir, tum harcamalari hanimlar yapar, restoranlarda bile hanimlar ucreti oder.
Hanimlar arta kalanzamanlarinda spor yapar, arkadaslari ile disarida bulusur, magaza gezer. Gunduz saatlerinde cafelerde, restoranlarda 65-70 yasinaltinda erkek gormek imkansizdir, cunku erkekler gunduz saatlerinde istedir.
Bu sefer Istanbul'a geldigimde bir gunarkadaslarimla disarida bulustum, oturdugumuz surece ben saskin saskin, "aa erkekler var" diye ust uste farkinda olmadan soylendim,arkadaslarim sonunda "ne var bunda rahatsiz mi oldun" dediler.
Aslinda rahatsiz olmamistim ama gunduz saatinde erkeklerin is harici bir yerde olmalari bana cok acayip gelmisti.
Japonya'da kimse kimseye karismaz, isterseniz en olmadik birkiyafeti giyin ve ortada dolasin. Yanlizca caktirmadan bir kere bakarlarve kafalarini cevirirler.
Gozunu dikip bakmak cok ayiptir, bu nedenle trenlerde uyumasalarbile herkes gozunu kapatir, uyuyor gibi davranir. En kalabaliktrende bile kimse sizi rahatsiz etmez, hirsizlik olayi yoktur.
Bir hanim gece cok saatte bile yanliz basina dolasabilir, ickiicmeye veya yemek yemege bir yere gidebilir kimse rahatsiz etmez.
Bisikletinize biraktiginiz bir canta aksama kadar kimse ellemedenayni yerinde durur.
Japonlar ruzgar sorfu yapanlar haric denize girmeyi fazla sevmezama kaplicalar onlar icin en buyuk zevk kaynagidir. Volkanik daglar cok oldugu icin, hemen hemen her yerde kaplicalar vardir.
Japonlar yanliz dus almaz, her gece evde bizdekilerden daha derinolan ozel kuvetleri su ile doldurulur ve butun aile tek tek bu suya girip keyifyaparlar.
Kisin bizdeki gibi evlerde butun odalar isitilmaz, evler kucukoldugu ve fazla pahali olmadigi halde bunu israf sayarlar, yanliz oturduklari odayi isitirlar.
Is yeri evin erkegi ve aile icin herseydir, hanimlar eslerinin enverimli sekilde calisabilmesi icin ellerinden geleni yapar, erkegin isten gec gelmesi hicbir zaman problem edilmez.
Kari koca arasindaki en buyuk kavga belki kapiyi biraz kuvvetlikapatmak seklinde olur. Sozle kavga yoktur. Toplum hayatinda sozden ziyade,bakislarla kizginlik anlatilir. Evde de is yerinde de bu boyledir. Fazlakonusulmaz ama hareket ve bakislar herseyi ifade eder. Is yerinde birtoplantida konusanlar genellikle genclerdir, yuksek rutbeliler yanlizcadinler ve sonunda karar verir.
Torpil diye birsey yoktur, yasi ve tecrubesi ustun olanileridedir hep. (benim en cok bu dikaktimi cekti hatta hadi canim burada torpil gecmezsozlerini iyi biliriz biz diyesim bile geldi. kisaca inanamadim )
Tokalasma, sarilma, opusme yoktur. Hafifce egilerek selam verilir. El temasi yoktur. Bir cocugun bile basini severseniz size cok kizar, bu onu asagilamak demektir.
Kadinlar maddi olarak cok kuvvetli olduklari halde eslerine karsicok saygilidir.
Kadinin ve erkegin arkadaslari farkli olabilir, bizideki gibi karikoca beraber toplantilara gidecek diye bir olay yoktur, cunku birinin sevipdigerinin sevmedigi bir insanla, ikisinin de gorusmesine neden yoktur.
Esler arasinda hurriyet oldukca fazladir. Evin kadini gecearkadaslari ile bulusmaya esi olmadan gidip, istedigi saatte donebilir.
Saygi herseydir, evde, iste, toplumda herkes birbirine saygilidir,ulkesine saygilidir. Elbiselerinden kopan bir ip parcasini bile yere atmazlar, baskalarinin haklari kendi haklarindan once gelir.
Grup psikolojisi ile yasarlar, bu yuzden hic yanliz degillerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder